İZNiK ULTRA MARATAONU 55K (49K) YARIŞ RAPORU

Geçen yıldan beri pandemi etkisiyle düzenlenmesi yılan hikayesine dönen, en sonunda 2021 yılına devreden İznik Ultra Maratonu nihayet gerçekleştirildi. Yalnız son hafta ülkemizin güneyindeki orman yangınlarından dolayı ormanlık alanlara girişler valilik kararlarıyla bir bir yasaklanınca yine ertelenecek mi stresi yaşamadık değil. Yarışın koşulmasına 3 gün kala ormanlık alanlar parkurdan çıkarıldı ve valilikten bu haliyle onay alındı. Hal böyle olunca parkur uzunluklarında değişiklikler oldu. Bu sebeple benim katıldığım 57k olması gereken Narlıca etabı 49km olarak koşuldu. Raporun ilerleyen bölümlerinde anlatacağım gibi toplam mesafenin düşmesi koşuyu kolaylaştırmadı bilakis daha kırıcı bir hale getirdi.

   Bu sene Gaziantep’ten toplam 10 kişi (3 sporcu 90k,1 sporcu 55k ve 5 sporcu 32k ve grubun en küçük sporcusu Ela Çocuk koşusu) katıldı. Perşembe gecesinden Gaziantep’ten yola çıktık. Bazılarımız aileleri ile İznik’e ulaştık. Ben ailem ile İznik’e gittim. En küçük kızım Ela’yı da Pazar günü gerçekleştirilecek çocuk koşusuna kayıt yaptırdım. İznik gölü kıyısındaki Zeytin Bahçesi Otel yerleştik. Aynı otelde diğer grup arkadaşlarım Abdullah,Gökhan ve Ercüment’te kalıyor. Aynı gün yarış kitlerini alıp saat 19:00 da 160k startında sporcuları uğurladıktan sonra otelimize geçip kısa bir teknik toplantı yapıp dinlenmeye çekildik.


 

Sabah saat 8 civarı uyandım,Ercüment,Zafer ve Gökhan çoktan 90k koşusuna başlamışlardı bile. Sıkı bir kahvaltı sonrası biraz kahve keyfi yaptım. Koşunun sabah erken saatte olmaması psikolojik açıdan çok rahatlattı beni. Sakin sakin kahvaltı yapıp, tuvalet ve hazırlık derken 12:30 da bizi starta götürecek servise binmiştim bile. 30dk lık bir yolculuk sonunda Narlıca’ya ulaştık. Yolda Göllüce mevkiin de yağmur ve dolu yağıyordu. Bu beni biraz tedirgin etsede yağmurluk giymemeye karar verdim. Yağmur yağsa bile yağmurluk giymeyecektim.

Start noktasına yakın bir kahvede Onur Yavaş ve Sadık Aleybeyoğlu abilerle tanışıp onlarla sohbet ettik. Beraberce fotoğraf çektirip finishte buluşmak üzere başladık koşuya. Yarışın ilk etabının zorlu geçeceğini tahmin ediyordum. Narlıca içinde kısa bir turdan sonra başlangıç noktasından yeniden geçerek patikaya giriliyor. Sıcağın etkisiyle ben daha ilk kilometrelerde terden sırılsıklam olmuştum, kirpiklerimden bile ter damlıyordu. Bu etapta tırmanışlardan daha çok inişlerde zaman kaybettim. Öylesine dik inişler var ki zannedersin dağcılık için bir yürüyüş yapılıyor. O meşhur ip ile inilen bölümü geçtikten sonra yoğun çalılar ile kaplı single trek bölümde koşmaya başladık. Bu bölümde sanırım yarışın kuru bir ortamda geçeceğini düşünerek patika ayakkabısı yerine yol ayakkabısı giyen bir sporcunun ayağı kaydı ve yuvarlandı. Allah’tan ufak sıyrıklarla atlattı.Müşküle’ye yakın bir tepede İznik Gölü’nü görünce aklıma Nazım Hikmet ve Şeyh Bedrettin geldi. Ne alaka diyeceksiniz belki ,öyle ya İznik Ultra,Nazım,Şeyh Bedrettin, Müşküle ne alaka? Nazım’ın Şeyh Bedrettin destanındaki ilgili mısraları mırıldanmaya çalıştım. Acaba büyük şair böyle bir yerden İznik Gölü’ne bakarak mı yazdı o şiirini?

Bu göl İznik gölüdür.
Yanında İznik kasabası.
İznik kasabasında
kırık bir yürek gibidir demircinin örsü.
Çocuklar açtır.
Kurutulmuş balığa benzer kadınların memesi.
Ve delikanlılar türkü söylemez.

Bu kasaba İznik kasabası.
Bu ev esnaf mahallesinde bir ev.
Bu evde
bir ihtiyar vardır Bedreddin adında.
Boyu küçük
sakalı büyük
sakalı ak.
Çekik çocuk gözleri kurnaz
ve sarı parmakları saz gibi.

 Müşküle’de Nazım için dikilmiş çınarlar vardır,Nazım Çınarları… Hani o ünlü şiirinde vasiyet ettiği gibi öldüğünde Anadolu’da bir köy mezarlığına gömülmek ve başına iki çınar istediği çınarlar… Nazım’ın ölümünden sonra Müşküle’ de dikilmiş. O çınarlarında ilginç öyküsü de vardır, meraklıları araştırsın, konuyu fazlaca dağıtmayayım.

Büyük şaire ve Şeyh Bedrettin’e selam çakıp ilk 10,5. Km deki CP’ye ulaştım, bu etapta yaklaşık 570m tırmanış vardı. Sularımı tamamlayıp çok vakit harcamadan yola devam ettim. Eski parkurda bundan sonraki kısım Süleymaniye ama parkur değiştiğinden dolayı bir sonraki kontrol noktası Yukarı Göllüce ve yaklaşık 7km uzakta. Eski parkurda gerek yükseklik haritasını incelediğimde gerekse de geçtiğimiz yıllarda bu parkuru koşan arkadaşlarla yaptığım görüşmelerde şunu söylediler; Süleymaniye kadar olan bölüm bittikten sonra parkurun geri kalanı hemen hemen düz bir zeminde koşulur şeklindeydi. Ama bu yeni parkur testere ağzı gibi inip inip çıkıyor, tamam bu defa bitti derken başka bir tırmanış hemen ardından yine çok hızlı koşulamayan inişler başlıyor ve bu neredeyse yarış boyunca devam ediyor (son 7-8 km hariç). Bu inişler ve çıkışlar beni haylice yıpratıyor ve haliyle yavaş hareket ediyorum. Tabi bu tamamen benim görüşüm ve elbette kendi fitness seviyeme göre yorum yapıyorum, aynı parkuru çok hızlı geçen koşucularda var. Yarış esnasında bu parkuru en son koştuğum Efes Ultra ile kıyasladım, öyle ya Efes Ultrada’ da tırmanış olmasına rağmen bol bol koşulacak bölümler vardı ve ben hiç sıkıntı çekmeden 40km yi gayet sağlam koşmuştum. Ancak burada yarışın henüz ortalarında tükendim. Yarış esnasında tükenmişlik ile doğru analizi yapamıyordum ama yarış sonunda şunu anladım; evet bu parkur belki bana uzun uzun koşma fırsatı pek vermedi, ve evet beni çok yıprattı, koşudan beklediğim keyfi alamadım ama bana eksiklerimi gösterdi. Mesela Efes Ultra’da koşarken anlamadığım kuvvet antremanı eksiğimin olduğunu bana gayet acılı şekilde öğretti. Aşağıya eski ve yeni yükseklik haritasını ekliyorum, sizin de göreceğiniz gibi yeni parkur testere ağzı gibi;

 

Eski parkur;

 


 

 Bu da yeni parkur;


Evet parkur 8 km kısalmıştı ama yükseklik kazancı çokta fazla düşmemiş. Eskiden 1930m tırmanış varken, yeni parkurda 1750m tırmanış var (benim Strava’da elevation 2226m görünüyor J).. bu haliyle bana göre sert bir parkur olmuştu.

2. CP öncesi burada anmadan geçemeyeceğim nur yüzlü bir teyzeden bahsetmek istiyorum. Sıcaktan sırılsıklam bir rampayı bitirmek üzereyken tepenin başında belirdi, elinde sürahi ve tepsi. Bize kendi yaptığı mis gibi erik şerbetinden ikram etti, o yorgunlukta, o sıcakta öyle iyi geldi ki Hızır gibi yetişti yardıma. Sarılıp ellerini öpesim gelse de teşekkür etmekle yetinip yoluma devam ettim.  2. CP’de sularımı doldurup birazda ekmek zeytin yiyip devam ettim. Bir sonraki CP de pilav ayran olduğunu öğrendim. Bu Cp’ye kadar çok sıkıntı yaşamadan geldim. Ayaklarımda belli belirsiz ağrılar su toplamaların olduğunun işaretiydi, üstelik parmaklarımı ve ayaklarımın su toplama ihtimali olan yerlerini ipek flaster ile bantlamıştım. 3. Cp’de Alper Dalkılıç ile karşılaştık. Sosyal medyadan takip ettiğimiz ve Antartika ve çölde yaptığı koşu hikayelerini merakla okuduğumuz adam karşımdaydı, bana nasıl olduğumu sordu ve pilav alıp almayacağımı söyledi ve bir ayran ikram etti. O anda öyle moral oldu ki o anlar çok kıymetliydi benim için. 3. Cp den çıktıktan sonra Dırazali’deki CP’ye yaklaşık 14km yolum var ve cutoff süresi olarak 2 saat vermişler. Bence bu bölümde bir hesap hatası var 14km için 2 saat cut-off süresi verilmiş bir sonraki 7km’lik Dırazali’den sonraki bölüm içinde 2 saat vermişler. Ankara’dan katılan sevgili yol arkadaşım Esin Çavga ile çokta kendimizi zorlamadan yürüye koşa ilerliyorduk, Dırazali sonrası tırmanış olduğu için enerjimizi idareli kullanmaya çalışıyorduk. Bu arada arkadan bir başka koşucu geldi ve neden yavaş ilerliyorsunuz, cut off a kalacaksınız 15dk var ve 2km yolumuz var dedi. Bu da bana başka bir ders oldu, her ne olursa olsun yarış öncesi tüm parkur bilgilerini yanıma almam gerekti. Tüm yorgunluğa rağmen son kalan 2km lik bölümü deli gibi koşturmaya başladım, telaş ile işaretleri kaçırmamak için çok dikkat ettim. Dırazali CP’de ki görevlilere Kenan Kıbıcı abi ile geride çok kişi kaldığını bu cut off süresinin yanlış hesaplandığını bildirdik, telefon görüşmeleri sonucu 21:10 a kadar gelen herkesi kabul edeceklerini söylediler. Bu bölümde bir çok kişi elendi ne yazık ki, yarış sonunda konuştuğum bir çok kişi nasıl olsa 21:00 ı kaçırdık zorlamayalım deyip bırakmışlar, bilseydik cutoff un esnetildiğini devam ederdik dediler, bu çok büyük yanılgı, bende bir ara bu şekilde karamsarlığa kapıldım nasıl olsa yetişemem o sebeple daha fazla zorlamayayım dedim, iyi ki bırakmamışım. Bu Cp’de artık yorgunluk,cutoff stresi derken ben kimseyi beklemeden çıktım, Esin ile beraber hareket edelim diye önceden kararlaştırmamıza rağmen ben hepsini unuttum. CP sonrasında son tırmanışı yaparken ben kusmaya başladım. Koşu esnasında kusmanın ne berbat bir şey olduğunu anladım. Bu bölümde ilk defa tek başıma gece koşusu yapıyordum, normalde  o saatte para versen tek başıma gitmem ama yarışın motivasyonu ile gecenin karanlığında, bilmediğim bir coğrafyada gayet rahat bir şekilde yol alıyordum. Son CP Çamdibi’ne Mete Değer Abi ile beraber girdik, birbirimizi motive ederek baya yol aldık. Bu CP sonrası beraber hareket edecektik ama ben yine CP’den onsuz ayrıldım, bu satırları okursa hakkını helal etsin. Sonrasında genelde yürüyerek yarışı bitirdik. Yarışın son metrelerinde Gaziantep’ten RunABike ekibimizi görmek beni inanılmaz mutlu etti. Hele küçük kızım Ela’nın koşarak gelip son yüz metreyi elimden tutarak koşturması tüm yorgunluğu unutturdu.


 

 


 

 

Bana öğrettikleriyle güzel bir yarış oldu. Çok iyi dersler çıkardım, gelecek sene tekrar İznik’te olmaya karar verdim. Bu yarışı bir defa daha koşacak olsam kesinlikle motivasyonumu yarışın hiçbir anında bozmam, bu özellikle yarışın sonlarında bitirip bitirmemenizi belirleyecek şey. Ayrıca Parkur ile ilgili tüm bilgileri bir yerlere yazar yarış öncesinde detaylı olarak bunun üzerinde çalışırım. Kesinlikle kuvvet antremanına ağırlık vermem gerekiyor.

Beslenme konusunda kötü değildim, çok sıkıntı yaşamadım. Yarıştan önceki 2 gün karbonhidrat ağırlıklı beslendim, yarış esnasında 2 tane karbonhidrat jeli tükettim, ayrıca 2 tane tuz tableti aldım, bunun yanında Cp lerde helva,zeytin ve peynir atıştırdım ayrıca yol boyu nektarin ve erik ağaçları bize karşı gayet çömertti. Yanıma ufak atıştırmalıklar almıştım onlardan yemeye çalıştım.

Ayakkabı olarak son 1 yıldır Hoka Speedgoat 3 kullanıyorum gayet memnunum, benim gibi ağır bir koşucu için yeterli yastıklamayı yapıyor.

Gaziantep’te beraber kurup, şehrimizde koşu ve bisiklet kültürünün gelişmesi için beraberce çabaladığımız RunABike ekibine çok teşekkürler, onlar olmasaydı bu kadar gelişim gösteremezdim. İznik Ultraya bu sene Gaziantep’ten 3 kişi 90k,1 kişi 55k ve 5 kişi de 35k olmak üzere 9 kişi katıldık. Geçtiğimiz yıllarda Gaziantep’ten katılım oldu mu? Bilemiyorum. Ayrıca tüm yarışlara benimle gelen ve yarışın her anını neredeyse benle birlikte koşan, antremanlarda harcadığım zamanı hep onların zamanından çaldığım sevgili eşim Ceyda’ya ve sevgili kızım Ela ve Ada’ya, ayrıca yarış boyunca tüm nazımızı çeken gönüllülere, Alper Dalkılıç’a, Bike Geçkinli’ ye ve yarışın sorunsuz gerçekleşmesi için insanüstü çaba harcayan Caner Odabaşoğlu’na teşekkürler.

              Gelecek yıl yeniden İznik’te görüşmek üzere.

              Mustafa KAYA                                                                             07.08.2021

          

                  instagram: @run_a_bike

                 https://www.strava.com/clubs/runabike

                                                                                                           

Yorumlar